Ana Sayfa
İletişim
daha gelmedınmı ?
avatarlar
oyunlar
3 buyuklerın son durumu
Turkısh rap dınle
MC we gruplar
wızyondakı fılmler
..röportajlar..
=> .:u.L.A.ş röportaj:.
=> Desta Röportajı
=> Sitem Depresif Röportajı
=> Xir [Gökdeniz] Röportajı
=> Norm Röportajı!
=> sago&kolo röportajı
=> Ceza Röportajı !
=> Fuat röpörtaj ...
=> ayben
wall paper (new)
RAp haberleri
Türkçe sinema izle(new)
rap sarkı dınle (new)
komik wideolar(new)
yerli sanatcıların klipleri
müzik kutusu(new)
yABAncı sınema ızle (new)
vıdeo sayfası
 

.:u.L.A.ş röportaj:.

rapstyleunderground [Cleopatra]: Değişik görüşlerle etrafa baktığını biliyoruz. Hayat felsefenden biraz bahsedermisin? Nasıl bir görüş ve fikirlerle bakıyorsun hayata? U.L.A.Ş: Aslına bakarsan bu çok geniş bir soru. Yani değişik görüşten kasıt, sosyal hayata dair mi, politikaya dair mi, müziğe dair mi, aşka dair mi, vs... Ama şunu söyleyebilirim. Dünya'da bir sürü şey olup bitiyor, ben bunları merak ediyorum. Olabilecek her konudabilimsel birikim peşinde koşuyorum. Çünkü bu kendi kişiliğimi ve kendi görüşlerimi yaratmam da, beni ben yapan değerleri ortaya çıkarmam da en önemli kıstastır. Çünkü ben ön yargılarımla savaşıyorum. İnsanlar yaradılışları gereği bir şeye hemen inanmaya, doğru olsun, olmasın bir görüşe sığınmaya yatkındırlar. O yüzdendirki insanlar çok değişkendir. Mesela bir gün sadece birinin "ben onu tanıyorum, adi adamın biridir" demesiyle hiç tanımadığı bir adamdan nefret edebilir, ya da o adam için "ya çok iyi birisidir, ben çok seviyorum" diyen birisine kapılıp bir anda o adamı taktir eden birine dönüşebilir. Bunlar hep insan ırkının en ilkel güdüsü olan ön yargının bireyin kendisine oynadığı onu küçük düşüren, basit oyunlardır, ilkellik işaretleridir. İşte ben burda farklı bir bakış açısına sahibim, en azından sahip olmanın önemini kavrayabildiğimi söyleyebilirim. Konu her ne olursa olsun, içeriğini öğrenmeden, adam gibi kendim tatmin olana kadar araştırıp irdelemeden fikir yürütmeyi sevmiyorum. Tabi ki bu yöntemle fikir sahibi olunca da kendi değişmez gerçeğini yaratmak zor olmuyor. Yani değişen her rüzgarla düşünce ve görüşlerin sağa sola savrulmuyor. Bazen zor anların oluyor rüzgara karşı duruyorsun benliğin erozyona uğruyor, bazen rüzgarı arkana alıyorsun, ama her zaman kendin olabiliyorsun. Bu da kendine güveni sağlıyor, çünkü kendine saygı duyuyorsun. Çünkü her neye inanıyorsan sadece onun gerçekliğini değil, karşı görüşün gerçeklerini de biliyor ve hadiseye hakim olarak bir tercih yapıyorsun. Baştada söylediğim gibi, bu soru hakkında bir kitap yazmak mümkün, çünkü çok kapsamlı bir soru, biraz ordan biraz burdan genel hatlarını çizmeye çalıştım ama hadise tamamen öğrenmenin ve bilginin erdemi ile hazıra konmanın ve ön yargının ilkelliği arasındaki bir noktada elektriklenmektedir. rapstyleunderground [Cleopatra]: Hayat felsefeni müziğine yansıtarak nasıl tarz yaratıyorsun? U.L.A.Ş: Ben bir tarz yaratmıyorum. Benim böyle bir kaygım yok. Hatta beni yakinen takip edenlerin ben de keşfettiği tarz, aslında sabit bir tarzımın olmaması gerçeğidir. Ben beynimde hikayeyi kurguluyorum, yönetmen koltuğuna duygularımı oturtuyor ve hikayeyi müzikalleştiriyorum. Kimi zaman komik, kimi zaman sert, kimi zaman duygusal, vs... sonuçlar çıkıyor ortaya. "Dur bu sefer komik olsun" diye güdümlemiyorum kendimi, onu zaten beynim de yaratıyorum, kalbimle işliyorum. Hadise bundan ibarettir ve sabit bir tarz söz konusu değildir... rapstyleunderground [Cleopatra]: Sözlerinde mantık ve duygu yoğunluğu hakim cogunlukla bunu dınleyıcılerıne nasıl yansıtmayı başarıyorsun? U.L.A.Ş: Çünkü kendimin dinleyicisi en başta bizzat kendimim. Yani samimi olmak zorundayım, çünkü en başta ben kendime rol yapamam. Sonuçta o şarkıya benimle aynı pencereden bakabilen birisi zaten beni anlayabiliyor ve dolayısıyla şarkının ruhunu yakalayabiliyordur ve böylece zaten o şarkıyı bir noktasından da olsa beğenmiş oluyordur. Benim basit övgüsel yaklaşımlara ilgim yok, ben bu duyguları, bu konudaki egomu 1998 yılında tatmin ettim. 1996 yılından beri bu işin içindeyim ben (2001-2005 yılları arasındaki mecburi ara vermeyi saymazsak) artık benim için hadise çok daha farklı boyutlarda gelişmektedir. Belki de bu yüzden bu piyasada nispeten yeni denilebilecek arkadaşlar arasında pek sevilmiyorumdur ya da tanınmıyorumdur. Albüm çıkmadan adam bana "Abi, albümde diss kaç track var?" diye soruyor ya da "Abi, kaç düet var?" sorusu takılıyor kafasına. Yani dünyası bambaşka. Oysa sorması gereken "Albümün teması nedir?" temeli altında olmalı. Şunu sorgulamalı, albümdeki düetler amaca ve şarkıya yönelik olarak doğru seçilmişler mi? Sonuçta ben artık albümlerimde bir sürü adamla düet yapıp kuru kalabalık yaratmak istemiyorum. Şarkıyla ilintili, kafamdaki o şarkıya ait konsept ile bağlantılı biri olursa düet mümkündür. Ama sadece düet olsun diye albüme düet almam. Anlam bütünlüğü olmalı. Örneğin, ben Kemalizm ile ilgili bir şarkı yapmak istiyorum diyelim, sırf çok seviliyor, albümde adı olsun diye bu konuda en ufak bir fikir sahibi olmayan şahısla neyin düetini yapabilirim ki? İşte bu sorunun cevabı da bu karşı soruda saklıdır! Çünkü bu şarkıları ilk başta kendim eleştiriyorum, yani kendimi dinleyen en somurtkan dinleyici yine kendimim. Dolayısıyla bu tezatı bile bile böyle bir işe girişmek kendime olan saygımı yitirmeme neden olacaktır. İşte bu sebeple beni anlayabilen kişilerde zaten ortadaki, adına her ne dersen de, ister mantık, ister duygusallık, ister başka bir şey, ama var olan çizgiyi anlayabiliyordur... Hadise kabaca bundan ibarettir. rapstyleunderground [Cleopatra]: İlk solo albümünden önce bir grupla çalışmak Rap'ine ne gibi katkı sağladı? U.L.A.Ş: Bir kere benim solo kariyerimden önce çalıştığım kişi ve kişiler zaten müzikal geçmişim öncesinde de yakinen tanıdığım ve birlikte vakit geçirdiğim insanlardı. Dolayısıyla, henüz çocuk denecek yaşlarda başladığım müzik hayatımda bana dolaylı ya da doğrudan destek vermiş ve güvenimi kazanmamda bir nebzede olsa katkı sağlamışlardır. Tabikide bu hadise karşılıklı olmuştur. Ben geçmişte kalan bu birliktelikten oldukça mutluyum, müziğe yine sıfırdan başlasam ve yine o günlerdeki acemiliğim ve paniğim olsa, yine aynı ekiple bu işe atılmak isterdim. Zaten şu an müziğe birlikte başladığım kişiylede ara ara görüşüyorum. O da kendi müzik kariyerine başka bir grupta devam ediyor. Sonuç itibariyle, o dönem için çok değerli bir adımdı, bizler birbirimizin açıklarını kapatır ve birbirimize her daim destek olurduk yani Rap'ime katkısından ziyade, kendi güvenimi kazanmamda sağladığı katkı daha önemlidir benim için... rapstyleunderground [Cleopatra]: "Senin Değerin E.P" albümünde, ilk solo albümünde hedeflerinin, çalışmalarının karşılığını aldın mı? U.L.A.Ş: Hayır. Kaldı ki, alamazdında. O albüm tam 9 yıl öncesine ait, müziğe ara vermeden önce çıkardığım bir albüm. O zaman evlerde şimdiki gibi "home studio" oluşumu yok. O zaman öyle stüdyoya gittiğin zaman, senin yaptığın iş hakkında fikir sahibi olan herhangi bir ton maister, prodüktör, aranjör yok. Yani aynı dili konuştuğun adam neredeyse hiç yok. Zaten aslında kendin daha kafanda bir dil yerleştirememişsin. İşte en ufak rüzgarda aklındakilerin tamamen değişebildiği çağdan bahsediyoruz ve ben neyime güvenmişsem o dönem mevzu bahis albümü basıp satmıştım. Şimdiki gibi CD üstüne basım filan mümkün değil, çünkü aşırı pahalı. Bildiğin beyaz yapışkan kağıdı yapıştırıp kendi el yazımla her CD'nin üstüne albümün adını ve track list'i yazmıştım. Hoş 100'den fazla satmıştım o albümü. Daha sonra İstanbul'a taşındığım da bir çok insandan "Senin o şarkıları biz 99-2000'lerde partilerde çalardık, coşardık." gibi yorumlar duyduğumda geçte olsa albümün misyonunu tamamladığını keşfettim. Çünkü o zaman şimdiki gibi kontrol mekanizması yok. Şimdi onlarca Rap sitesi, Rap forumu var. O zaman bir Tunç Dindaş'in turkishiphop.com portalı var bir de bir başka site daha. Hepsi bu. Şimdiki gibi de forum kültürü henüz oluşmamış. Ama söylediğim gibi İstanbul'a gelince öğrendim ki, o albüm Kadıköyde'ki korsan CD'cilerin bile o dönem çoğaltıp sattığı bir albüme dönüşmüş. Yani tam olarak karşılığını alamadım, çünkü bunlardan hiç haberim olmadı. Sonradan öğrendim ki, aslında yüzümü hiçte kara çıkarmamış o albüm... rapstyleunderground [Cleopatra]: Bir süre Rap'e ara verdin. Kendi sorunlarınla savaşırken Rap'i tamamen bırakmayı düşündün mü? U.L.A.Ş: Düşündüm. Düşündüm bir tarafa, bıraktımda. Çünkü çok büyük sorunlarla savaştım ve işin tuhaf yanı, bu sorunların çoğundan en yakınımdaki insanlar, dostlarım ya da arkadaşlarımın haberi bile olmadı. Hep kendi içimde yaşadım. O kadar kötü günlerdi ki, şuan hatırlamak istesem de başaramıyorum. Nasıl bir durumsa artık beynim o dönemle ilgili detayları silmiş. Bazen çok çabalıyorum, o günleri düşünüyorum ama hep bir yerlere gelince tıkanıyorum, hatırlayamıyorum. Ailevi problemler, akademik problemler, duygusal problemler vs... Sanki hayatımda bütün yaşayacağım sıkıntı ve problemler, içinde bulundukları torba yırtılmışcasına bir anda aynı anda üstüme yıkılmaya başladılar ve ben hiç birine hazırlıklı değildim. Yine de şanslıymışım ki 4 senede kendimi toparlayabildim. İşte tüm bu olanlardan sonra, şimdi bazı şeyler o kadar yavan, basit ve anlamsız geliyor ki, birinin beni anlayamayıp bana hakaret etmesi bile neşe verebiliyor olanca tezatlığıyla. Bilmiyorum ama galiba bazen insanların ilkellikleri hoşuma gidiyor, beni eğlendiriyor. Sonuç olarak evet, düşünmek bir yana bıraktım ama sonra çok fazla ayrı kalamayacağımı hissettim kendime gelince. Bir süre sonra kendimi her gece elimde kağıt ve kalemle bir şeyler yazarken bulmaya başladım ve işte yeniden Rap yapıyordum. Sanırım kabuğun kırılan kısmıydı Rap ve başımı çıkarıp güneşe baktığım ilk pencere, onca zamandan sonra müzik oldu... rapstyleunderground [Cleopatra]: 4 sene boyunca yapmadığın Rap'e özlemini "Ütopya" albümünle geri dönerek hasret giderdin diyebiliriz. "Anlat"-"SperMan",""Ütopya" şarkılarınla tekrar Rap camiasına adını duyurdun. Senin bu dönüşünle ve özleminle ilgili sölemek istediklerin neler? U.L.A.Ş: Ben Rap'i bıraktığımda üst segmentte bir isimdim. Bizim Hücre 35œ olarak konserlerimize dahi o dönemde gelmesi mümkün olmayacak sayıda insan gelirdi ve biz tepkileri Rap piyasasından olduğu kadar dış piyasadan da alırdık. Örneğin, Vazgeç Çocuk şarkısını yaptığımızda Raks firması İzmir'de bizimle görüşmüştü aracıları vasıtasıyla, kaldı ki biz daha 16 yaşlarında çocuktuk, ya da takım elbiseli orta yaşlı birisi konserde çocuk ellerimi sıkıp "Siz inanılmazsınız" diye bizi abandone ederdi. Daha sonra aradan 4 - 4buçuk yıl geçip geri döndüğümde her şeyin çok fazla değiştiğini farkettim. Mesela yeni bol pantalonlu çocuklar beni tanımıyordu. Bir konsere gitmiştim, izleyici olarak, sadece piyasanın son durumunu gözlemlemek adına, içeride beni tanıyan sadece Rapozof olmuştu ki o da eskilere ait diyebileceğimiz bir isimdi. Yani aslında 2005'de geri döndüğümde yepyeni birisi gibi her şeye sıfırdan başlamıştım. O sebepten ötürü ÜTOPYA E.P. yeniden doğuşun simgesiydi benim için. Zirvelerde gezdiğim dünden, en arkalarda olduğum yeni bir başlangıca dönmüştüm. Sonra yeniden koşmaya başladım. Önlere ne kadar yetişebildim bilemiyorum şu an için ama tempoyu arttırarak koşmaya devam ettiğimi söyleyebilirim. rapstyleunderground [Cleopatra]: H.A.R.F A.R.A.S.I N.O.K.T.A.L.A.R albümünün değerlendirmesinide senin ağzından duymak isteriz? U.L.A.Ş: Bu albüm olması gerektiği zamanda yapılmış bir albümdü. Çünkü ÜTOPYA E.P. 'den sonra U.L.a.Ş'ı ilk kez duyan ve beğense bile içten içe bir ön yargı besleyen, aklında "acaba?" gibi soru işaretleri olan kesme, "hayır ondan da iyisi" demek gerekiyordu ve bu albümde misyonunu fazlasıyla gerçekleştirdi. İçinden Rap piyasasında çok sık rastlanmayan "Sarhoş - 3dost 2sorun - Hiç Kızarmıyım?" gibi hitler çıkardı ki zaten sanırım bu çok üretilemeyen türde işlerle sivrilmek benim sık yaptığım bir hadise. Yani kısacası H.A.N. Albümü'nün gerekliliği çok başkaydı, o sadece var olanın altını çizmek için bir geçiş albümüydü. Artık üretim başladı, artık tırmanış başladı, bıraktığım yere doğru... rapstyleunderground [Cleopatra]: Çevrenden aldığın tepkilerden bahsedermisin?Olumlu veya olumsuz tepkiler Rap'ini nasıl etkiliyor? U.L.A.Ş: Fazla etkilemiyor, çünkü çok fazla tepkilerle ilgilendiğimi söyleyemem. Bana yakın olan bazı dinleyenlerim ve şarkıları kontrol etmesini istediğim bazı insanlar var ki, bunlar Rap piyasasından olduğu kadar Rap ile hiç alakası olmayan insanlardan da oluşuyor. Onların tepkisi kompleksiz ve güdümsüz olduğu için ciddiye alıyorum çoğu zaman. Bir de zaten piyasadan aldığım tepkilerde genelde olumlu, bana birisi "Behçet'in Öyküsünü dinlerken ilk defa bir Rap şarkıda ağladım." diyorsa veya "Abi, SperMan öldürüyor beni, ne olur onun hikayeleri devam etsin bizleri ondan mahrum bırakma." diyorsa, bu benim için kafi derecede olumlu sinyaldir. Gerisinin ne dediğiyle çok ilgilenmiyorum çünkü onlar demiş olmak için diyorlar, ya da birileri öyle demelerini söylediği için... rapstyleunderground [Cleopatra]: Prodüksiyon şirketi açmak istediğini duymuştuk.Bu isteğin hala devam ediyor mu? Ve prodüksiyon şirketi kurma hayalin ne zaman gerçekleşecek? U.L.A.Ş: Bunun ilk adımları atıldı zaten ve bu konuda profesyonel normlara sahip ekip bir araya geldi. Peak Music Producktion adı altında. Şu an stüdyoyu oluşturmak için dükkan ve semt arayışlarındayız. Profesyonel bir kayıt ve miks stüdyosuyla beraber prodüksiyon işleri de hız kazanacaktır ancak bu ekibin ilk ciddi sınavı U.L.a.Ş'ın bandrollü albümü olacaktır ve inan herkes çok şaşıracaktır Zamana gelince, net birşey söyleyemem ama çok fazla uzun bir zaman dilimi olmadığı konusunda emin olabilirsiniz... rapstyleunderground [Cleopatra]: Yeni bir underground albüm daha sundun Rap camiasına."Underollü ALbüm"albümünde yine senin tarzını net bir şekilde görüyoruz. Şarkılarının yorumlarını birde tek tek değerlendirmesini senden duyalım ? U.L.A.Ş: O zaman kısa kısa neden bu şarkıları yaptım ve temel temaları neydi hakkında bilgi vereyim. Peak Pro.: Mevzu bahis ekibi vurgulamak adına hazırlanmış ve gereğince kurgulanmış bir şarkı oldu. Albüme bu şarkıyla başladım çünkü U.L.a.Ş artık bu müzik prodüksiyon ekibiyle birlikte ilerleyecek müzik yolculuğunda. Dolayısıyla, bu vurgulanmalıydı. Bu şarkı da bir miktar bu amaca yönelikti. Peak Pro... Die Bitch: Şarkıda madam-kadın diye geçenler aslında erkek ama yazarken onlara adam demeye dilim varmadı. Dedikodu ile ömür tüketen, laf taşıyan, kocakarı kılıklı mahluklar için hazırlanmış hiciv dolu bir şarkıdır Die Bitch. Hepimizin hayatında böyle basit adamlar vardır. 2 kişinin konuştuğunun her ne koşulda olursa olsun her zaman o 2 kişi arasında kalacağını öğrenememiş ucuz adamlardır bunlar. Kalitesizlerdir, zaten bir kullanımlıklardır, kullan-at yani. İşi olan da böyle davranır bunlara, kullanır ve atar, değersizlerdir. Hele ki bunların en vahşi türleri vardır ki, konuşulana birde kendileri bir şeyler katarak, biri beş gösterirler ve ortalığı kızıştırmaktan sapıkça bir haz alırlar, bununla orgazm olurlar ki, bu tür için insanlık lugatında yer alan herhangi bir tabir bulunmamaktadır. İşte bu garip insanlar için yapılmış bir şarkıdır bu. Behçet'in Öyküsü: Ortaokul dönemlerimde, İzmir'de yaşarken evimizin köşesindeki parkta kalan Behçet adlı evsiz bir adamın gerçek hikayesidir bu şarkıda anlatılanlar. Hoş ben anlam bütünlüğü açısından bazı kurgusal eklentiler yaptım ama bana o günleri ve insanların ne kadar acımasız birer yaratığa dönüşebileceğini hatırlattığından ötürü bende özel bir yeri vardır. Aslında Behçet bir yana, Dünya toplumunun kanayan bir yarasına parmak basmak istedim. Bir nebze olsun olayı anlayabilmiş ve davranışlarında değişiklikler göstermeye başlamış birileri olduysa ne mutlu bana. Bu Beyler (feat. Saian): Mevcut çarpık düzen hakkında bir şeyler yapılması gerekiyor, ben kendi payıma düşeni yapıyorum. Ancak şöyle bir durum var, ben artık Türk gençlerinin Kemalist olduklarına inanmıyorum. Atatürk'ü bir pop yıldızı gibi seviyorlar. Onun düşüncelerini, onun ideolojilerini, devrimlerini, inkılaplarını benimsemiyorlar, benimsemeyi geç, tam olarak ne anlama geldiklerini bile bilmiyorlar! Benimseselerdi, anlayabilselerdi, algılayabilseler ve yorumlayabilselerdi günümüzde olanlara karşı milyonlarca Atatürkçü genç sokaklara dökülürdü. Neredeler? Hepsi beyinleri yıkanmış halde sıcak evlerinde vakit öldürüyorlar. Peki bu cumhuriyeti hayatları pahasına sonraki nesillere hediye eden henüz 18 yaşına bile gelmemiş onlarca Kurtuluş Savaşı Şehidi'nin kanlarıyla sulanmış bu topraklara utanmadan nasıl basabiliyorlar, o da karakter meselesi sanırım. O kadar bilinçsiz, o kadar okumuş ama cahil kalmış bir nesil yetiştirildi ki, dününü unutmak şöyle dursun, çoğu benliklerini bile unutmuş durumdalar. Allah korusun , yarın bir gün işgal güçleri İstanbul'u, İzmir'i bombalamaya kalksa, bir çok Atatürkçüyüm diye ahkam kesen genç evde msn sohbetlerinde olacaklardır ya da korkularından kaçacak delik arayacaklardır. Ben bu yozlaşmış ve çürümüş kesimde, hala içinde Atatürk ve Cumhuriyet sevgisi olan hala devletçi, halkçı, laik kalmayı başarmış özel kesme artık bir şeylerin zamanının geldiğini anlatmak istedim, çünkü görüldüğü gibi düzen artık dostu dosta, kardeşi kardeşe düşman etmeye yönelik, bölmeye ve parçalamaya yönelik girişimlerle boğuldu. Bu şarkıda benimle düşüncelerinin benzer olduğunu bildiğim Saian'a beati yolladım, o da kısa sürede kaydı tamamlayıp bana yolladı, bende söylemek istediklerimi söyledim, kaydettim ve sizlere yolladım. Anlayana...!!! Tarih: Bu şarkı da Bu Beyler ile aynı temaya sahip aslında. Ancak bu tamamen değişen gençliğin, körleşen toplumun öz eleştirisi şeklinde oluşturulmuş bir şarkıdır ki, şarkıda eleştirinin aslan payını bizzat ben kendime ayırdım. 1919-23'leri okurken, 68'leri okurken utandığımı hissettim. Yıkıntılar üzerine koskoca Cumhutiyeti tırnaklarıyla kuran genci yaşlısı, Türk'ü Kürt'ü, Laz'ı Çerkez'i okuma yazma oranı bile yok denecek kadar az ama ufku açık, özgürlüğüne, bağımsızlığına ve kardeşliğe sıkı sıkıya bağlı 1919-23 insanının yüceliğini okurken kendimden utandım. Amerikan uşağı haline dönüşen ülke yönetimini ve emperyalist sistemin kölesi olan, tetikçiliğine bürünen iş birlikçilerin tahtlarından inmesi için sokakları dolduran, Tam Bağımsız Türkiye sloganlarıyla sokaklardan dolup taşan 68'gençliğini araştırdıkça günümden utandım, dünüme baktıkça sıkıldım, terledim, anlamsızlaştım. Bu yüzden kendi payıma düşeni yapmak adına en azından bir başlangıç yaptım. Yani şu gün olanlara baktıktan sonra, benim özgürlüğüm için hayatları pahasına Kurtuluş Savaşı verenlerin sessiz ama kulakları sağır eden çığlıklarına daha fazla kayıtsız kalamazdım, kalamadım, kalmayacağım... Ama Nolur: Albümde ki 3. ve son politik içerikli şarkı bu. Bu şarkıda ise, entellektüel tabanı, bilim adamlarını, üniversite hocalarını, rektörleri, dekanları, popüler sanatçıları, yani topluma yön verenleri hedef aldım. Çünkü o kadar pop bir toplum haline dönüştük ki, sokağa çıkınca şaşırıyorum, aynı marka pantalonlar, aynı marka mp3 çalarlar, aynı saç kesimleri, aynı konuşma sitilleri, her şey ve herkes anlamsız bir şekilde birbirinin aynısı. Tek kalıp insan üretmeye çalışan sistemin başarıyla çalıştığını görmemek için kör olmak bile yetmez hale gelmiş durumda. M.Kemal'in sözünü ettiği "Türk insanı çalışkandır, Türk insanı zekidir..." betimlemesini bir nebze olsun yön verdikleri insanlara hatırlatmaları gerektiğini ve bu kadar vurdum duymaz olmamaları gerektiğini belirtmek istedim. Sus Demedim mi?: Albümde çok fazla derin bir kurgusal teması olmayan tek şarkı diyebilirim Sus Demedim mi için. Lirikal kurgudan çok teknik ve müzikal kurgunun daha ön planda olduğu bir şarkı oldu. Elbette yine vurgulanması gerekenler vurgulanıyor, anlatılmak istenenler tasfir ediliyor ama daha geniş bir yelpazesi var bu şarkının, net spesifik bir noktaya ait değil... NeanDertal ile Söyleşi: 2 kelimeyi bir araya bile getiremeyen, hak etmedikleri yerlerde bulunanlara ithafen hazırlanmış hiciv içerikli bir şarkı oldu. Zaten toplumu çürüten faktörlerin başında gelir bu adam kayırma, torpil, emek hırsızlığı, hak etmeyene kıyak, hak etse dahi sevmediğin, sana yakın olmadığı için köstek olma çabaları. Yani çok kutsal bir değere, HAK ilkesine atıfta bulunan bir şarkıdır bu. Sadece arkadaşın diye, sadece hoş sohbetsin diye, sadece torpilli diye birilerini bir yerlere getirir ve/veya birilerinin önünü kesersen, birincisi hak ve hukuktan bahsetmeye hakkı olan biri olmaktan çıkarsın, ikincisi ve ondan da ağırı, hırsızlığın en bağışlanamaz, en ağır olanını, yani emek hırsızlığı hadisesini gerçekleştirmiş olursun ki, bu vebalin altından aklı selim bir adam kolay kolay kalkamaz. Bütün bu çarpıklığı tek bir nokta üstünden, hafif kinayeli ve hicivli şekilde işleyen bir şarkı yapmak istedim... Şimdi Sen De Herkessin: Bu benim için farklı anlamlar taşıyan ama aynı zamanda bir o kadar da anlamsız olan bir şarkı. Şarkıyı aşkın ne olduğunu kendime hatırlatmak adına ve dinledikçe, rastladıkça yeni bir gaflete düşmemem için şahsıma uyarı maiyetinde hazırladım. Herkesin kendinden birşeyler bulduğu bir şarkı oldu ama aslında tamamen benden birşeylerdi. 96': Müziğe, Rap'e başladığım seneye ve dolayısıyla dolaylı yoldan o yıllardaki destek ve iletişim gücüne olan özlemimden ötürü böyle bir şarkı hazırlamak istedim. Yani ben 1996 yılında ilk kaydımı yaptığımda, biz zaten Türkiye'de 3-4 gruptuk. Ama o kadar yakındık ki, birbirlerimizin konserlerine giderdik, birbirlerimizin sahnesi geldiğinde en öne geçer ellerimizi kaldırır ve destek verirdik. Bir başkası yeni bir şarkı yaptığında heyecandan şarkıya ulaşana kadar uyku uyumazdık, şarkıyı günlerce dinler irdelerdik, tanıdıklarımıza dinletirdik. Bak işte Rap, bak yalnız değiliz diye. Yani bu piyasada böyle yozlaşmamıştı. Şimdi birbirinin arkasından sövenler, kavga çıktıkça sevinenler, konserleri dolduran 500 kişicikler ama 96 15 kişinin eğlendiği kadar bile eğlenemeyen ard niyetli gözler vs... Sonuç itibariyle beni, bizi o dönemlerden beri tanıyanlar var ise, onlara selam vermek ve "değişmedim" demek için yaptım bu şarkıyı. SperMan 2.0.0.8: Ütopya E.p.'den beri süre gelen ve benden çok daha fazla tanınan, takip edilen neşeli karakter SperMan. Daha öncede bahsettiğim gibi, farklı konseptler ve temalar üstüne çalışmayı seviyorum. Bunlar duygusal oluyor, hırçin oluyor, komik oluyor, neşeli oluyor vs... SperMan'de aslında Amerika menşeyli süper kahramanlar ile dalga geçmek için onların hikayelerini çarptırarak yaratılmış bir karakterdi. Bir an da çok sevilince, bir seri haline dönüştü ve bir sürü hikayesi oldu. Bu albümde de, kendisi gibi halka küs diğer 3-5 süper kahraman arkadaşıyla birlikte eve kapanıyor ve kendisini toplumdan iyice soyutluyor. Beraber "Kahramanlar Yalnız Değil Derneği"ni kuruyorlar ve gece gündüz içip, eğlenip, vakit geçiriyorlar. SperMan'in serüvenlerinin devam etmesi yönünde çok fazla istek aldım. O yüzden onun yeni maceraları yeri geldikçe olacaktır. Hoş benden çok sevilmesine ve bilinmesine uyuz oluyorum ama yapacak bir şey yok, onda yıldız ışığı var Şaka şaka...
rapstyleunderground [Cleopatra]: Önümüzdeki günlerde dinleyicilerini bekleyen yeni organizasyon mevcut mu? (Konser, Parti vs.) U.L.A.Ş: Bu tür organizasyonlar netleştikçe zaten kendi resmi sitem olan www.ulasonline.com adresinden duyurulurlar. Dolayısıyla önümüzde 2-3 adet böyle organizasyon var ama detaylar için ulasonline.com'un takip edilmesinde fayda var. rapstyleunderground [Cleopatra]: U.L.A.Ş'ın overground albümünü ne zaman göreceğiz? U.L.A.Ş: Bunun çalışmaları Peak Music Production ekibi tarafından başladı zaten, ama şu tarihte çıkar diyemem. Zaten tarih netleşince bu konuda da bir açıklama yaparım. Ama tarihin netleşmesinden önemli olan benim albüm için duygularımın ve düşüncelerimin netleşmesi. Yani beni fazlasıyla tatmin eden bir albüm olmadıkça çıkarmamın zaten bir esprisi olmaz. O yüzden ince eleyip sık dokuyarak ve en iyisini elde etmeye çalışarak dikkatli bir çalışmayla hazırlıyoruz albümü. Bu albümün oluşması ne kadar sürer bilmiyorum ama küçük bir tüyo verip, ilk 3-4 şarkısı kabaca oluştu bile diyebilirim... rapstyleunderground[Cleopatra]: Ve son söz sende ? U.L.A.Ş: Ön yargılarından arınmış, araştırmaktan gocunmayan ve kendi fikirlerini oluşturabilen bireyler haline dönüşmüş herkesi tüm saygımla selamlıyorum. Çünkü Einstein'ın da söylediği gibi, "Ön yargıyı parçalamak, atomu parçalamaktan zordur". Bunu kendinize bir iyilik olarak yapın. Elbetteki yeryüzünde hiç bir fiziki ya da paranormal güç ya da varlık herkes tarafından sevilmemiş ve anlaşılamamıştır, bu bağlamda benimde sevenlerim olduğu kadar sevmeyenlerim olacaktır ancak, sevmenin olduğu kadar sevmemeninde tutarlı ve kendi içinde mantıklı dinamikleri olan sebepleri olmalıdır ki, bu karşıtlık kendini kandırdığın basit bir kompleksten çıkıp tutarlı bir kaynaktan beslenen gerçekliğe dönüşebilsin. İlginizden ötürü teşekkür ederim, iyi çalışmalar dilerim...

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol